ALINTI – Dedemin Kiracısı Kuduruk Çıktı! 2.BÖLÜM
Eylül 30, 2024ALINTI – Dedemin Kiracısı Kuduruk Çıktı! 2.BÖLÜM
Zübeyde abla mesajında, yarın sabah kendisini yakın bir ilçede bulunan alışveriş merkezine götürüp götüremeyeceğimi soruyordu. “Tabi götürürüm abla!” diye mesaj attım. Bir süre sonra cevap geldi, “Rahmetli kocamın maaşı yattı, kendime kıyafet almak istiyorum, senle beraber bakarız diye düşünmüştüm. Senin de işin yoksa akşama doğru da beraber geliriz!” diye. Ama garip olan, bunu daha bir gün önce kardeşinin evinde tanıştığı biriyle yapmak istemesiydi. Ya kadın beni çocuk olarak görüyordu, yada benimle ilgili farklı düşünceleri vardı. Ben de cevap olarak, “Ne yapmak istersen yaparız abla, sen merak etme. İyi geceler!” yazıp yolladım.
Sabah 9:00 gibi annem kahvaltıya uyandırdı. Gayet normaldi, ilaçla uyuduğunu anlamamıştı. Kahvaltımı yaptıktan sonra mutfakta dedemden kaçarak sigaramı içiyordum. İçerden annem seslendi, “Seni Zübeyde abla diye biri arıyor!” diye. Koşarak gittim, annemin elinden telefonu kapıp, meşgule aldım. Annem sordu, “Kim bu?” diye. Ben de, “Okuldan bir abla, Ankara’ya gelecekti, gelmiş herhalde, ondan arıyordur…” dedim. Ama annem inanmadı ki, “Hıı, eminim öyledir!” dedi munzurca gülerek.
Annem çok anlayışlı bir insandır. Ben Lisedeyken eve kız atacağım zaman anneme, “Hadi anne komşulara git, ev bana lazım!” derdim, annem de durumu anlar “Ortalığı fazla dağıtma, ben gelmeden de evde kimse olmasın!” der komşulara giderdi. Bu sayede Lisede ev sıkıntım olmamıştı. Okuduğum lisede de verici kız da çok olunca, her hafta mutlaka biri gelirdi eve. Bir keresinde de üst katımızda kalan komşumuzun bana olan yavşamasını ben anlamadan annem anlamış, “Bu kadın kaşınıyor, aman deyim sen elini sürme, başımızı belaya sokma!” demişti. Gerçekten de anemin dediği gibi olmuştu, kadın beni her gördüğünde sarılıp öper, süzer aşkımlı hayatımlı konuşup cilveler yapardı. Ama ben hiç kötü gözle bakmamıştım. Annem gözümü açmış, ama geç açmıştı. Ben kadınla yakınlık kuramadan taşınıp gitmişlerdi.
Avluya çıkıp Zübeyde ablayı aradım. “Ne zaman gideriz?” diye soruyordu. “Bir saat sonra evden alırım abla seni!” dedim. Ama o, “Komşular görür şimdi gündüz gözüyle, yanlış anlamasınlar, çarşıdan alırsın beni!” dedi. Ben de, “Tamam!” diyerek kapattım telefonu.
Eve girip üstümü değiştirdim, dişlerimi fırçalayıp zaman öldürdüm biraz. Çıkmaya yakın Handan abla geldi bize, annemle otururken, “Ne haber yakışıklı?” dedi. “İyidir ablam, senden ne ne haber?” dedim. “Çok güzel uyudum, baya bir enerjiğim!” dedi gülerek. Annem de, “İyi o zaman, gel senle halı yıkayalım, enerjini boşa harcama!” dedi. Ben de, “Süper fikir, ben kaçıyorum kızlar, akşama gelirim!” diyerek çıktım yanlarından. Handan ablanın suratı düşmüştü, ne umdu ne buldu. Annem onun enerjisini alırdı akşama kadar.
Zübeyde ablayla buluşacağım yere geldiğimde beni bekliyodu. Altında dizinin hemen üstünde siyah pileli bir etek, üstünde fazla dekolte olmayan yarım kollu beyaz bir body vardı. Arabaya binip, “Naber canım?” diyerek dudağıma yakın bir yerden öptü. Şaşırmıştım, o da anladı ama hiç bozuntuya vermedi. Sonra, “Ee, gitmiyormuyuz, çok işimiz var daha!” diye şakayla dizime vurdu. Yola çıktık, 15 km yolumuz vardı, ben de vakit kaybetmemek için süratle gittim. 15 dakika sonra geldik alışveriş merkezine. Ankara’daki AVM’lerle kıyaslanamaycak derecede küçük bir yerdi. Zübeyde abla, “Hemen alışverişe başlayalım mı, yoksa birşeyler içelim mi?” diye sordu. Ben de, “Biran önce alalım ne alacaksak, sonra içeriz!” dedim.
Normal kıyafetlerin satıldığı 3-4 tane mağaza vardı zaten. birkaç etek pantolon aldı denemek için, önce bana gösteriyor, onay verirsem kenara koyuyordu kıyafetleri. Ben de birkaç kısa etek bakınıyordum ona uygun. Aradığımı bulmuştum, beyaz, dizinin 2 karış üstüne gelebilecek bir etekti. “Bunu da denesene!” dedim ona gösterip. “Çok kısa, nerde giyecem ben onu? Mahallede adım çıkar sonra!” dedi. Ben de, “Tatile gidince giyersin, evde giyersin!” dedim gülerek. “Olabilir, evde böyle dolaşmayı seviyorum zaten!” dedi. Sanki şifreli konuşuyorduk onunla. Sinyal veriyordum, o da anında anlıyordu, yada ben öyle olmasını istediğim için öyle geliyordu bana.
Beğendiklerini deneyip bana gösteriyordu, ben de olmuş olmamış deyip yolluyordum. O kadar çok şey almıştı ki, ben yorulmuştum beklemekten, ama Zübeyde abla hiç usanmadan yorulmadan giyip çıkartıyordu. Bir ara kabinden bana seslendi, “Gelirmisin?” diye. Kabinin önüne gidip, “Ne oldu abla?” dedim. “Senin beğendiğin etek çok dar oldu, belimden geçmiyor, 40 bedenini getirsene!” dedi. Orda çalışan kıza söyledim ben de. Getirdi, ben de, “Al abla!” diye uzattım eteği. Alırken açılan perdenin arasından arkadaki aynadan kalçalarını saran kırmızı dantelli külotunu gördüm, o anda fark ettim kalçalarının çok güzel olduğunu. O da baktığımı anladı, ama hiç bir tepki vermeden kapattı perdeyi.
Ben halen gördüğümün etkisindeydim ve içimden (Bu karıyı bugün sikmeliyim, yoksa bu fırsat bir daha kolay kolay elime geçmez!) dedim. Kafamda planlar kuruyordum, ama hiç biri mantıklı gelmiyordu. Bu sırada tekrar çağırdı beni, ama bu sefer içeri girmemi istedi. İçeri girdiğimde, eteği giymiş üstüne de, beyaz lacivert çizgili, tek omzu açıkta olan sweet vardı. Gerçekten de çok güzel olmuştu. “Çok güzel olmuş abla!” dedim. “Ben de beğendim de, iç çamaşırım belli oluyor dışardan, o yüzden çıkmadım!” dedi.
Aynadan arkaya baktım, kalçalarının tüm hattı meydandaydı gerçekten. Ona bakarken sikimin kalktığını fark ettim. O da fark etmiş olacak ki önüme baktı. Hiç bozuntuya vermeden, “Hadi alıp da çıkalım!” dedim. Beğendiklerini ve benim beğendiğim eteği alarak çıktık. Yaklaşık 1,5 saattir mağazadaydık. Yorulmuştum. “Birşeyler içelim mi abla, yoruldum ben!” dedim. “Daha ne yaptık da yoruldun canım? Daha çok işimiz var! Ama sana kıyamam, zaten buraya kadar yordum seni!” deyip, birşeyler yeyip içebileceğimiz bir yere oturduk.
Bana, geçen seneye kadar İsveç’de yaşadığını, kocasını iş kazasıyla kaybettiğini, yüklü bir miktar tazminat aldığını, bunun dışında her ay da maaş gibi bir ücret yatırdıklarından bahsetti. Burda ailesine yakın olmak için kesin dönüş yaptığını, parayı da değerlendirmek için birşeyler düşündüğünü ve o paraya henüz ellemediğini anlattı. Biraz daha oturduktan sonra bana, “Hadi hesabı iste de, kalkalım!” dedi. Hesabı benim ödememi istedi. Ödeyip kalktık ordan. Anlamıştım niyetini ve aynı zamanda Zübeyde ablanın boş biri değil de görmüş geçirmiş biri olduğunu. Orda hesabı kendisi ödeseydi, bana çevreden nasıl bakılacağını düşünmüştü aklınca. Çıkınca da benim düşüncemi onayladı.
Ordan çıkıp ayakkabı mağazasına girdik. Ben ayakkabıya çok önem verirdim ve kadında da zevkli bir insandım. Girer girmez birkaç çift ayakkabı gösterdim, “Bunlar aldıklarınla çok güzel olur!” diye. O da beğendi ve direk denedi. Orda ayaklarının da çok bakımlı olduğunu gördüm. Kardeşi Handan o kadar bakımlı değildi, aralarında çok fark vardı kıyasladığında. Zübeyde abla o saatten sonra benim gözümde bir ilahtı. Kendine birkaç çift ayakkabı aldıktan sonra, bana da zorla iki çift ayakkabı aldı.
Aldıklarımızı arabaya koyup geldim. “Bitti mi alışveriş abla?” diye sordum. “İç çamaşırı da almam gerek, çıkmışken onu da alayım!” dedi. Kadın erkek karışık iç çamaşırı satan bir mağazaya girdik. O kendine bakarken, ben de etrafa bakıyordum. Yanıma gelip, “Hadi birkaç tane de sen beğen, zevkini sevdim!” dedi aşağıyı göstererek. Önce anlamadım, yüzümdeki ifadeden anlamış olacak ki, ayakkabıları kastettiğini söyledi.
Normalde bu konularda çekinmeyen, hatta aksine işi pişkinliğe vuran Serdar gitmiş, yerine utangaç, yüzü kızaran Serdar gelmişti sanki. Onun giydiği külotlara benzer, dantelli saten birkaç tane normal külot gösterdim. “Güzel seçim!” dedi. Hemen yanında da aynı tipte tanga modeller vardı. Artık bu dereceye gelmişken, ben de iyice rahatlayıp, tangayı gösterdim ve “Bu tarz giyermisin?” diye sordum. Yüzüme bakıp, “Sadece evde giyerim!” dedi gülerek. 2 tane de o tipten alıp çıktık.
Alışveriş faslı bittiğinde saat 13:00’e geliyordu. “Ee şimdi napıyoruz abla?” dedim. “Benim eve gidelim, orda dinleniriz biraz, sonra çıkar gezeriz!” dedi. “Komşular görmesin, sonra laf ederler!” dedim. O da bulunduğumuz ilçede bir evinin daha olduğunu, kocası yaşarken aldığını, Türkiye’ye izine geldiklerinde birkaç gün burada kaldıklarını, kocası öldükten sonra ilk defa gideceğini söyledi. Açıkcası o eve gidip duygusal bir ortam yaşamak istemiyordum. İsteksizce de olsa, “Tamam, hadi gidelim!” dedim ve evine gittik.
Evdeki mobilyaların üstü beyaz örtülerle kaplıydı. Sadece salondaki örtüleri kaldırıp oturduk biraz. Korktuğum başıma gelmişti, eski kocasıyla olan anıları anlatıyordu. Bir süre sonra da ağlamaya başladı. Mutfaktan bir bardak su ve peçete getirip verdim ve yanına oturdum. Bana, “Her kadın arkasında duracak bir erkek ister, ben ne kadar şansızmışım ki, bu yaşımda dul kaldım!” dedi. Ben de ağlamayı kessin diye, daha yaşının genç olduğunu, istese her erkeği parmağında oynatabileceğini, güzelliğiyle başlar döndürebileceğini söyledim. Umduğum gibi de oldu, ağlamayı kesip, “Gerçekten öyle mi?” dedi.
Ben de, “Yaşım biraz daha büyük olsaydı alırdım seni!” diye espri yaptım. Gülüp, “Hadi ordan yalancı!” dedi, birden küçük çocuk edasına bürünmüştü. “Tabi sen istermiydin orasını bilemem?” dedim. Yüzüme bakıp, “Gençsin, yakışıklısın, yürüyüşün, duruşun var!” dedi. Kardeşiyle aynı kelimeleri kullanıyordu ve benim Ego tavan yapmıştı gene. Aynı taktikle yürümek istedim, “Sana benim gibi koca mı yok abla, bulursun!” dedim. “Nerdeee? Olsa da yalnızlığımı giderse!” dedi. “Bulana kadar beni çağırırsın, sıkılmazsın!” dedim. Yüzüme seksice bakıp, “Ya geceleri ne yapacam?” dedi. İlk hamlenin ondan gelmesini bekliyordum, “Tamam, ara sıra geceleri de gelirim, sohbet ederiz!” dedim. “Sadece sohbetle bitmiyor ama!” dedi. Benim de artık sabredecek halim kalmadı. “Sen ne istersen onu yaparız!” dememle dudaklarıma yapışması bir oldu.
İki günde iki kuduruk karıyla sikişecektim ve bunlar abla kardeşti. Zübeyde adeta bir boğa gibi üstümdeydi. Azgınlıktan dudaklarımı kemiriyordu, arada dudaklarımı ısırıp, garip sesler çıkarıyordu. Ben de ona uyup ateşlice öptüm dudaklarını. Üstündekileri çıkarmadan elimi içine daldırıp sütyeniyle birlikte sıktıp göğüslerini. O da boş durmayıp tişörtümü çıkardı. Gene vahşice boynumu öpmeye başladı. “Sakın morartma!” diye uyarmak zorunda kaldım. O da ordan göbeğime indi, eliyle de pantolonumun üstünden sikimi hissetmeye çalışıyordu. Aceleyle pantolonumu boxerımla birlikte indirip, sikimi eline aldı. Biraz inceledikten sonra, “Harika!” diyerek ağzına aldı.
Ama yok böyle bir yalama. Sikimin hepsini ağzına alıp, diliyle de başına darbeler atıyordu. Emerken de bir vakum gibi içimdekileri çekiyordu sanki. Bunu bıkmadan isteklice yapıyordu, özlediği bir duygu olduğu hemen anlaşılıyordu. Biraz daha yalayınca boşalacağımı hissettim. Kaldırmak için hamle yaptım, ama beni eliyle itip engelledi. “Boşalacam!” dedim, ama hiç istifini bozmadan devam ediyordu. Çok geçmeden ağzının içine fışkırtmaya başladım. Döllerimin tek damlasını ziyan etmeden direk yuttu hepsini.
Hayatımın en güzel saksosunu çekmişti bana. Am sikerken bile bu kadar erken boşalmamıştım ben. Bir süre daha yaladıktan sonra eteğini toplamaya başladı. Ama ben de hemen girmeyecektim içine. Ondan önce davranıp koltuğa yatırdım bunu, bacaklarını iyice aralayıp kırmızı külotunun üstünden amını yalamaya başladım. Islaklığı küloduna geçmiş, ben yaladıkca daha çok ıslanıyordu. külotunu yana sıyırıp amını inceledim. Tek bir kıl tanesi bile yoktu, kaymak gibiydi, geceden hazırlık yaptığı anlaşılıyordu. Çizgi gibi birşey vardı sadece, o çizgiden iki yana açılmış pembe am dudakları çok tatlı görünüyordu. Dilimle aşağıdan başlayıp ayırdım güzelce. Bu hareketi birkaç kez daha yaptım. Zübeyde abla da değişik sesler çıkartıyordu. Kafamı eliyle iyice bastırıp yalamamı istedi, orgazm olmak üzereydi belli ki.
Ben de onu kırmayıp, bir elimle iki yana açtım am dudaklarını ve klitorisini emmeye başladım. Tek parmağımı da içine sokuyordum. “Ohhh, devam et, sakın durma, geliyorum, nolur devam et!” demeye, titremeye ve bacaklarını sıkmaya başladı. Kafam arada sıkışmıştı. Sonra deli gibi boşalmaya başladı. Suratıma işer gibi boşalıyordu. Kaç kere fışkırttı saymadım. Daha önce pørnø filmlerde görüp te inanmadığım sahneyi yaşıyordum.
Zübeyde abla kendine gelince, “Geçir artık, dayanamıyorum!” diye bağırdı. Ben de hemen külodunu çıkarıp, küloduyla amını sildim. Ama pek bir işe yaramadı, külodu da sırıl sıklamdı. Yavaşca sikimin başını soktum amına. Züveyde abla ani bir hareketle ayaklarını belime sarınca, köküne kadar içine giriverdim. “Ohhh, içimi doldurdu! lütfen bekle biraz!” dedi. Bacaklarını gevşetene kadar bekledim. Gevşetince yavaş yavaş sonuna kadar çıkarıp, tekrar köküne kadar sokuyordum. Ben soktukça kendini bana vurmaya başladı. Ben de artık daha hızlı girip çıkmaya başladım. Deli gibi sokup çıkarıyordum.
Zübeyde ablanın şaftı kaymış bir şekilde altımda inleyişi beni daha çok tahrik ediyordu, ikimiz de deli gibi zevk alıyor ve bunu inleyerek gösteriyoduk. Salonda ‘Şlap, şlap!’ sesleri ve inlemelerimiz sürerken yorulduğumu hissediyordum, ama pozisyonu bozmadan devam ettim. Yavaşladığımı anlayan Zübeyde abla kontrolü almak istedi, hemen beni yatırıp üstüme çıktı. Vakit kaybetmeden amının içinde kaybetti sikimi ve zıplamaya başladı. Taşaklarımı da almak istercesine sertçe dövüyordu kasıklarımı.
Çok geçmeden, “Boşalacam!” dedim. Zübeyde abla hiç istifini bozmadı gene. Aynı şekilde zıplamaya devam ederken, beline sarılıp boşalmam bir oldu. İtfaiye hortumundan fışkırır gibi fışkırıyordu döllerim amının içine. “Ohhh, döllerinle sula yanan amımı erkeğimmm!” diyerek üstüme yığıldı. Nefesimiz kesik kesikti. Öyle kalakaldık bir süre…
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32